Arcadia, Büyülübağ, Chamlija, Chateau Nuzun, Diren, Doluca, Gali, Gülor, Kavaklıdere, Kayra, Kocabağ, LA, Likya, Mozaik, Pamukkale, Paşaeli, Prodom, Selendi, Sevilen, Suvla, Umurbey, Urlice, Vinkara, Vinolus ve Yazgan. Dijital
Şarap
İletişimi Konferansı’nda (EWBC) 26 marka yan yana stantlarda hatta kimileri aynı masada şaraplarını tanıttı. Birbirlerine destek oldular, sorunlarını paylaştılar. Akşamları birlikte eğlendiler.
Tabii ki şarap üreticilerinin maddi manevi emek harcayıp etkinliğe katılmasının amacı kendi aralarındaki sorunları tartışmak ya da yakınlaşmak değildi. Ama uzun yıllardır o kadar birbirlerinden kopuktular ki şimdi bir arada olmak gözlemlediğim kadarıyla hepsine iyi geliyor. Kendilerini daha güvende ve güçlü hissediyorlar.
Şarap sektöründeki son on yılda yaşanan değişim, son beş yıldır da büyümenin yanı sıra artan kalite bizler gibi şarabı bir kültür olarak kabul edenleri çok mutlu ediyor.
Türkiye
’de bugün Şarap Üreticileri Derneği çatısı altında toplanan markalaşmış 36 üretici var. Ama onlara bir arada hareket etme kültürünü kazandıran 2010 yılında Türk Şaraplarını uluslararası arenada bir jenerik marka olarak tanıtımı için kurulan Wine of Turkey (WOT) oldu.
WOT ağustos ayından itibaren Şarap Üreticileri Derneği çatısı altına girdi. Arada halledilmesi gerekli teknik sorunlar olsa da üye sayısı 12’den 36’ya çıktı denebilir.
Dijital Şarap İletişimi Konferansı 300 bin euroluk bütçesi olan bir proje. Şarap üreticileri 10.000 ile 1250 Euro arası bir katılım payıyla sponsor olmuşlar. Katılım paylarına göre ürünlerini sergilemek üzere farklı büyüklüklerde standları vardı. İki gün boyunca kendilerine ayrılan alanlarda tadım yaptırdılar 350’ye yakın konuğa.
Sektörün en yeni markalarından biri olan Suvla şaraplarının sahibi Selim Ellialtı bir tanıtım aracı olarak gördükleri için ihracat yapmasalar da her türlü etkinlikte yer almaya çalıştıklarını söylüyor. Ellialtı’ya göre özellikle şarap uzmanlarının Türkiye’ye gelmesinin, üretim tesislerini dolaşmasının tüm önyargıları kırmaya, algının değişmesine katkısı büyük. Ancak hem politika olarak hükümetin şaraba bakışı hem de restoranların yüksek fiyat politikasından şikâyetçi.
Umarız ülke kalkınmasına, turizmine büyük katkısı olan şarap sektörü önümüzdeki yıllarda hak ettiği desteği, ilgiyi görür, tüm üreticiler de “Yarın ne olacak” korkusu içinde yaşamaktan kurtulur. Bizler de kaliteli şaraplara daha kolay ulaşırız…

Daha yolun başındasınız 
Şarap konferansının dijital dünyadan çok önemli konukları vardı. Bunlardan biri de
Amerika
’da “Şarap dünyasının en parlak siberstarı” olarak adlandırılan Alder Yarrow’du. Yarrow’la “Program çok dolu yeterince şarap tadamıyorum” diye söylenirken karşılaştım. Sonra oturup sohbet ettik. Türkiye’ye ilk gelişi,
İzmir
’den Swiss Efes Oteli’nden, yemeklerden çok etkilenmiş. Şaraplarımız diyorum. “Daha çok gençsiniz, işin çok başındasınız, alacak çok yolunuz var” diyor. Denediklerinden hangi üzüm cinslerini beğendiğini soruyorum. Hatırlayamadığı için detaylı bilgileri bloğundan alabileceğimi söylüyor. Ama o da birçokları gibi Türk şaraplarının yurt dışında sadece yerli üzümlerle şansı olduğuna inanıyor.
Biz Amerikalılar artık daha fazla Merlot, Cabernet Sauvignon, Shiraz içmek istemiyoruz. Neredeyse tüm şarap üreticisi ülkeler bu üzümleri kullanıyor. Yerli üzüm cinslerinizle bir yere gelebilirsiniz. Üzümlerimiz arasında tercihim ise Kalecik Karası” diyor. “Son iki gün içinde tüm tadımlarda atölyelerde aynı şeyleri duydum, yeni bir şeyler söyleseydin” diyemiyorum. Çünkü artık bu “Daha yolunuz uzun ve yerli üzüm” klişe olmaya başladı…

Yoğurdun bin bir hali 
Yemek yazarı Aylin Öney Tan konferansta Türk mutfağının hakkıyla tanınmayan yoğurt kültürü, peynir çeşitleri ve baharatlarıyla ilgili tüm katılımcıların büyük ilgisini çeken bir sunum yaptı. Aylin Tan, yoğurdun mutfakta kullanımını keş, kurut, yanık yoğurt, sürk Denizli’nin yanık yoğurt gibi çeşitleri hem anlattı hem de tadımını yaptırdı. Peynir çeşitlerini ise simit ve çay eşliğinde sundu.

Hem kalite hem de üretim artıyor 
Fat Duck’ın someliyesi master someliye İsa Bal da konferansın konukları arasındaydı. İsa Bal sunumunda hem Türkiye’nin kısa da olsa şarap kültürü serüvenini anlattı hem de farklı markaların kupaj şaraplarından tadım yaptırdı. Bal’a göre sanıldığının aksine Türkiye’de cumhuriyetin ilk yıllarından beri şarap üretimi ve tüketimi artıyor. 1928’de 2.6 milyon litre olan üretim 1936’da 5.1 milyon litre, 1950’de 20 milyon litre, 2003’de 28 milyon litre, 2011’de de 57 milyon litre olmuş. Şaraplarımızın kalitesi de her geçen gün yükseliyor.

50. yıla özel şarap 
Pamukkale Şarapları yaklaşık bir yıldır Sevilen’le birlikte
Londra
’da MS’da satılıyordu. Şimdi
Kanada
’ya da ihraç etmeye başlamışlar. Pamukkale Şarapları’nın Pazarlama ve Satış Müdürü Selda Tokat “Yurt dışında gösterdiğimiz dayanışmayı yurt içinde de göstermeliyiz” diyor. Aralık ayında 50.yıla özel ‘L’ adlı bir şarap çıkarıyorlar. Son dönemde
İstanbul
pazarına girmeyi başarmaları, Carrluccio’s gibi kimi yeni açılan yerlerde satılan tek Türk şarabı olmaları da Selda Tokat’ı çok mutlu ediyor.

Restoranlar ve şarap sektörü 
Şarap üreticilerinin istisnasız en çok dillendirdikleri sorun restoranlara girme zorluğu ve şaraplara konan fiyatlar. Büyük ve güçlü üreticiler -eskiden üç büyükler denirdi şimdi sayıları ne nitelikleri değişti bu kavramın-restoranlarla anlaşma yaparlardı. Sadece o markanın şarabı satılırdı restoranda. Sektör büyüyünce rekabetin kuralları da değişti. Rivayete göre özellikle lüks restoranlarda anlaşma yapılmayan markalara ya daha fazla fiyat konuyormuş! Sanıyorum ancak tüketiciler bu durumu değiştirebilir. 20 liraya satın alınan bir şaraba 120–140 lira fiyat konması ise hepsini rahatsız ediyor. Rakıda ve birada böyle bir oran yok. Biz tüketiciler market fiyatının üçle ya da dörtle çarpıldığını düşünüyoruz. Aslında restoranların alışı neredeyse o fiyatların da yarısı.

Comments

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.